27 Mart, 2006

“Nisan-Mayıs Ayları, Gevşer Gönül Yayları”

“Nisan-Mayıs Ayları, Gevşer Gönül Yayları”

Böyle der, bizi uyarırdı lise müdürümüz, her ilkbahar başında, hiç aksatmadan. Benim gönül
yaylarım değil de uyku yaylarım pek fena gevşedi bu aralar. Günde yaklaşık 12 saat uyuyorum ve buna rağmen sürekli uykum var. Her yerde ve koşulda uyuyorum: evde koltuk tepesinde, TV seyrederken, serviste, arabada (ben kullanmıyorum tabi!!), metroda, laf aramızda işte...Uyumadığım zamanlarda da halsiz, soluk, bitkinim. Parmağımda klavyeye basacak güç yok.
Kimilerinin bu bahar yorgunluğu dediği bu tembellik hali umarım en kısa sürede geçer de kendime gelirim...

22 Mart, 2006

thedavincicode


Romanı okumak için nedense uzunca bir süre istek duymadım. Fazla abartıldığını düşündüm uzunca bir süre, very best-seller olması rahatsız etti belki de ama 3-4 ay evvel kitabı elime alıp okumaya başlayınca fazla önyargılı davrandığımı anladım, kitabı da bir solukta bitirdim. şimdi merakla 19 Mayıs'ta gösterime girecek filmini bekliyorum. Umarım kitap hakkındaki davanın sonucu filmi etkilemez. Aşağıdaki linkte filmin trailer'ı var. İzlediğim trailer'a göre Tom Hanks kitabı okurken kafamda yarattığım Prof. Langdon tipine pek uymuyor, sanki bir Robert Redford, bir Harrison Ford ya da Sean Connery daha oturaklı olurdu, Audrey Tautou'da benim için her filmde Amelie, o da hiç olmamış, daha feminen biri gerekirdi o role. Ama Jean Reno polis karakterine tam oturmuş, Sir Teabing'de olmuş, onları beğendim...

Neyse efendim siz de izleyip kararınızı verin. Ben filmin Türkiye'ye gelmesini dört gözle bekliyorum karakterleri gözüm tutmamış bile olsa :)

http://movies.yahoo.com/feature/thedavincicode.html




20 Mart, 2006

Yorumsuz



Yorumsuz dedim ama bir iki şey söylemeden duramayacağım. Korsan vcd tezgahında görünce almadan edemedim. Orijinal film isimlerinin çok kötü tercüme edildiği ya da alakasız yepyeni isimler verildiğini hep gördük bu ülkede ama bu, uyarlama film isminde son nokta :)

15 Mart, 2006

Before Sunset



14 Mart, 2006

Murphy, defol!

Şu Murphy kadar gıcık olduğum bir insan kişisi yoktur heralde. Başıma gelen her güzel olayda iç ses olarak kendini duyurmak zorunda mıdır bana? İstemiyorum yaa git, defoll kafamın içinden.
Lisedeyken cüzdanımda taşıdığım bir kart vardı önünde Murphy’s Laws yazan arkasında da takvim olan. Onu okuya okuya beynime kazıdım bu pesimist / realist cümleleri herhalde. “If everything seems to be going well, you have obviously overlooked something” günde 4 kez; “If anything can go wrong, it will" sabah-akşam tok karnına ve de “Things get worse under pressure” her stres dönemimde benimle birlikte. Yazık bana :(

Murphy Bey hakkında detaylı bilgi için bakınız aşağı:
Murphy's Law ("If anything can go wrong, it will") was born at Edwards Air Force Base in 1949 at North Base.It was named after Capt. Edward A. Murphy, an engineer working on Air Force Project MX981, (a project) designed to see how much sudden deceleration a person can stand in a crash.One day, after finding that a transducer was wired wrong, he cursed the technician responsible and said, "If there is any way to do it wrong, he'll find it."The contractor's project manager kept a list of "laws" and added this one, which he called Murphy's Law.Actually, what he did was take an old law that had been around for years in a more basic form and give it a name.Shortly afterwards, the Air Force doctor (Dr. John Paul Stapp) who rode a sled on the deceleration track to a stop, pulling 40 Gs, gave a press conference. He said that their good safety record on the project was due to a firm belief in Murphy's Law and in the necessity to try and circumvent it.
Aerospace manufacturers picked it up and used it widely in their ads during the next few months, and soon it was being quoted in many news and magazine articles. Murphy's Law was born.

13 Mart, 2006

Şarkılar var falımda

09 Mart, 2006

Starbucks’da bardağın üzerine uyduruk isim yazdırıp sonra onu unutmak

Farkettim ki Starbucks şu aralar hayatımın tek eğlence kaynağı...İş yeri sıkıntılı, kasvetli, depresif. (Ve malesef sabah karnım ağrıyor, bugün gitmeyeceğim bahanesi iş için sökmüyor) Bu depresif ortam hayatımın diğer tüm anlarını etkiliyor. Küçük küçük eğlenceler bulmaya çalışıyorum kendime, tabi ki JR'ın katkılarıyla!! (İntihal değil bu ilham)
İşte son favorim de Starbucks’da farklı farklı kimliklere bürünmek. Ama bunu pek becerebildiğim söylenemez. Mesela dün akşam aldığım kahvelerin üzerine farklı bir isim yazdırdım, sonra ödeme sırasında cüzdanımda nakit olmadığını gördüm, kredi kartıma yönelmiştim ki bardağın üstündeki isimle kk üzerindeki ismin tutmayacağı bende kısa süreli taşikardi nöbeti yarattı. Sonradan ceplerimden bulduğum bozuk paralarla hesabı ödedim de itibarımı zedelemeden ayrıldım derken o heyecanla yazdırdığım ismi unuttum, iyi mi? Neyse ki bekleyen başka bir Doğa Hnm yoktu da ben de lattelerime kavuşabildim.
İşte durumum bu kadar acıklı...

03 Mart, 2006

An ocean apart

Now we are together sitting outside in the sunshine but soon we'll be apart and soon it'll be night at noon now things are fine the clouds are far away up in the sky but soon I'll be on a plane and soon you'll feel the cold rain you promised to stay in touch when we part you promised before I left that you'll always love me time goes by and people cry and everything goes too fast