28 Ağustos, 2006

ikilem


şu anda illegal yollardan da olsa Lost'un ikinci sezon bölümlerine ulaşmış durumdayım.
çantamın içinde duran cd'leri akşam eve gider gitmez izlemeye mi başlasam, yoksa 30 ağustos'ta over dose olayına mı girsem bir türlü karar veremedim...
bir an önce izleyip cd'leri tekrar dolaşıma sokmam konusunda büyük bir baskı var üzerimde.

off hayat çok zor!!!!

p.s. Eko'da kimin nesi??

:)

tee ne zaman önce çektiğim bir fotoyu gecen hafta buraya göndermiştim.
saolsunlar bugün yayımlamışlar.

21 Ağustos, 2006

sosyal sorumluluk

Katılın:

1) bu akşam saat 21.00'de başlayacak "enerji zamlarına karşı bir dakika karanlık eylemi"
TÜKODER'in öncülüğünde başlayacak bu eylem için bu gece saat tam 21.00'de koltuklarınızdan kalkıp tek parmağınızla ışık düğmesini söndürün, çok zahmetli bir iş değil yani. "aman yaa nolucak, bi işe yaramaz" demeyin, tepki verin...
ha bir de 10 eylül'de benzin almayın, litresi 3 küsur liralık benzini protesto ediyoruz!!!

susurluk kazası'ndan sonra sürekli aydınlık için bir dakika karanlıkta kalmıştık her akşam, sadece ışıkları söndürmek yetmemişti de bir süre sonra ışıkları yakıp söndürdük bir dakika boyunca. hatta bazı komşular mutfaktan kaptıkları tencere tavayı birbirine vurmak suretiyle gösterdiler tepkilerini. her gün çoğalan büyük bir kamuoyu tepkisiydi kendimi sonrasında nasıl iyi hissettiğimi anımsıyorum bir de herşeyin aydınlanacağına dair umudumu.

2) internette bir blogda rastladığım mektuplu kırtasiye yardım kampanyası
okullar açılmadan bir yavrucağı sevindirmek için büyük boy zarfa şunları koyuyorsunuz:

1 adet orta boy çizgili defter (en az 60, en çok 120 yaprak), 1 adet kitap, 2 adet kurşun kalem, 1 adet silgi, 1 adet kalemtraş, 1 adet küçük cetvel (20 veya 30 cm. plastik), 1 adet 6′lı kuruboya (küçük boy), 1 adet lolipop şeker, 1 adet diş fırçası (çocuklar için), 1 adet küçük boy diş macunu

daha sonra zarfı Aktif Dağıtım - Perpa Tic. Mrk. A Blok Kat: 1 No: 35 Okmeydanı / İstanbul adresine gönderiyorsunuz.

son katılım 18 eylül.

küçücük bir çocuğu mutlu etme fırsatı her zaman ele geçmez, değerlendirin!!!!

3) yurtdışında yaygın olarak yapılan, burada da radikal gazetesinin başlattığı book-crossing olayı.
radikalin belirli noktalardaki özgür kitaplar köşesine (şimdilik 18 ilde) uğrayıp okumak üzere bir kitap alıyorsunuz, bitirince kitaplığınıza değil tekrar dolaşıma sokuyorsunuz amaç: kitapları özgürleştirmek, hapsoldukları kütüphanelerden çıkarmak; kentleri, ülkeleri hatta dünyayı gezmelerini böylece çok daha fazla okunmalarını sağlamak.
(şu an dolaşımda 3075 kitap varmış, sayıyı arttırmak da bizim elimizde)

18 Ağustos, 2006

tatil keyfi


son birkaç gündür yediğini, içtiğini, gezdiğini yazıp bir de ayak fotosunu ekleyen bloggerlarla ilgili okuduğum onca yazı ve yorumu hiç üzerime alınmadan, girişini aşağıda yaptığım tatil maceralarımı yazmaya başlıyorum.
bu yaz sadece bir hafta iznim vardı, dolayısıyla yapmak istediğim bir sürü şeyi bu bir haftaya sığdırmaya çalıştım. tabi hepsi sığmadı ama sığdırabildiklerim bile bana yetti. ilk aktivitem, uzatmalı sevgilisiyle evlenecek olan çocukluk arkadaşımın düğünü için gemlik’e gitmek oldu. ilkokul 1’den beri tanıdığım canım arkadaşımın düğünü de kendisi de çok güzel oldu. şıkır şıkır giyinip süslendim, saçımı topuz bile yaptırdım, bir sürü eski arkadaşımı, tanıdığı gördüm, sohbet ettim, güldüm, elbette ki göbecikler attım, nikah sırasında ağladım vs. vs..
Sonraki iki gün bursa’da takılıp sonrasında JR ile birlikte internetten bulduğumuz assos’taki imbat motel’e gitmek üzere yola koyulduk. imbat motel, assos’a 22 km. uzaklıktaki bademli köyü’nü geçince, denize sıfır konumda, sessiz,sakin, huzurlu, serin, mütavazi bir motel. ancak denize sıfır konumuna gelebilmek için katedilmesi gereken yaklaşık 5 km.lik bir toprak yol var ki, imdattt diye bağırtıyor insanı. motelin yolu gerçekten çok çok kötü. arabanın asla o indiğimiz yokuşu çıkamayacağını düşünüp, ömür boyu orada kalacağımızı endişesine kapılmıştım ki midilli adası’na bu kadar yakın olduğumuzu görünce rahatladım. en kötüsü yüze yüze midilli’ye ulaşıp yunan’a sığınırdık.
küçük oteller sitesinden bulduğumuz bu motelde üç gün kaldık, çok güzel yemekler yedik, bol bol yüzdük (parmak uçlarımız büzüşene kadar), okuduk, ben - özellikle oniki üç arası - bol bol güneşlendim, marsık gibi oldum. biraz motelden bahsetmek gerekirse, etrafta başka hiçbir tesisin olmadığı, müzik yayını yapmayan (bir tek denizin sesi var), cep telefonlarının sadece yunan şebekelerini çektiği, bol hamaklı, minderli, şezlonglu, kedili bir motel burası. özellikle akşam yemekleri ve denizi çok güzel. müşteri profili ise 40+ (hiç çocuk yoktu!!!), istanbullu ve illaki laptoplu...
üç gün burada kaldıktan sonra geçen sene yine küçük oteller sitesinden bulduğumuz ve aşık olduğumuz foçantique otele doğru yola koyulduk. foçantique her odası farklı dizayn edilmiş, çok özenilmiş, harika bir butik otel. işletmecileri çok şirin ve samimi genç bir çift (aralarına küçük inci su’da katılmış bu sene). iki senedir kendimizi onların evinde misafirliğe gitmiş gibi hissediyoruz, öyle bir samimiyet ve rahatlık yani. her sene de gitmeyi planlıyoruz.
foça = foçantique + kokoloz + kalamar + sakızlı dondurma + apama zeytinyağı + zeytinhome + şahane bir gün batımı + hoş bir esinti demek bizim için. bir çırpıda hepsinden bir tutam alındı ve seneye tekrar gelmek üzere yüzümüzde koca bir tebessümle foça’dan eve dönmek üzere yola çıkıldı.
her dakikasından zevk aldığım çok güzel bir tatildi ama malesef bitti. bazen diyorum ki herşeyi bırakıp küçük bir kuzey ege kasabasına yerleşsem, bu hayattan daha çok zevk alabilir miyim??? sanırım cevabı biliyorum...

14 Ağustos, 2006

tatil bitti = yaz bitti

ufacık tefecik içi dolu turşucuk tatilim bitti, ayaklarımı bol bol denize soktum, serinleyip istanbul'a döndüm dün.
hızlandırılmış yaz tatilim gemlik-assos-foça üçgeninde geçti temel olarak. bedenim değil ama ruhum dinlendi.
tüm detaylarını yazacağım tatilin ama önce tüm fotoğraflarımı bilgisayara yüklemem lazım.

bu haftaki sloganım: keşke hayat hep tatil olsa :))

04 Ağustos, 2006

havalar diyorum...

önümüzdeki hafta havalar mevsim normallerinin üzerine çıkacakmış.
istanbul'da yaşam zor olacak yani. tabi bunu istanbul'da kalanlar düşünsün.
ben değil :))
yrn itibariyle istanbul'dan - çookk uzaklara olmasa da - gidiyorum...
ayaklarımı suya sokmaya :))

03 Ağustos, 2006

lavanda



bebek kokusu, tertemiz çarşafların kokusu, fırından yeni çıkmış ekmeğin kokusu, yeni biçilmiş çimenlerin kokusu, sevgilinin kokusu, kahve kokusu, rutubet kokusu, çöp kokusu, ter kokusu...
hepsi ve daha niceleri için hemen zihnimde bir görüntü beliriyor, her kokunun spesifik bir anısı var bende. her koku anısıyla birlikte kendine bir yer ediniyor sanki beyinde...

dün aldığım plastik fısfıs şişedeki Rebul Lavanda kolonyasının kokusu da aldı beni bundan seneler öncesine, onu ilk kez gördüğüm ana götürdü. sabahtan beri eski evimizde, annnemlerin yatak odasındayım. boyumdan büyük, üzerinde itinayla ütülenip kolalanmış sakız gibi dantel örtüler olan şifoniyerin önündeyim ve yukarı doğru uzanıp siyah kapaklı cam kolonya şişesini almaya çalışıyorum...

(o cam şişe halen annemlerin yatak odasında duruyor, içinde limon kolonyası var ama).